Cem Yılmaz, üstüne yapmalı sabah kuşağı kadın programlarını anlatırken iyi; biz, kestirmeli yeni telefona geçiş sürecini anlatırken mi kötü? Evet millet kestirmen lazım dedi, bayılır gibi oldum, nasıl yaparız diye resmen dört döndüm.
Maalesef benim için bir iç disiplinin, bir devrin, bir direnişin ve belki evet ufak da bir tutam inadın son bulduğu bir günü yaşadım geçenlerde: Akıllı telefon dünyasına adım attım. Daha doğrusu atmak durumunda kaldım. Ayrıca ilk defa taksitle bir şey aldım ama bu konu dışı - tarihe not düşmüş olalım.
Aldım geldik eve, sim mim dalgalarından yana hiç bir şey gelmiyor aklıma tabii... Acaba eski telefonun micro SD kartı buna olur mu diye düşünürken, bir baktım ki sim kartı olmuyor. İlk başta yanlış takmaya çalışıyorum galiba dedim; ama yok.
Sordum soruşturdum, kestireceksin dediler.
Kestireceksin birader gibi illegal çağrışım yapan bir şey söylenince, benim aklıma direkt semt aralarında yarısı sönük harfli tabelalarında .... İletişim yazan tarz yerler geldi. Oralara da gideriz yani sıkıntı yok... Ama neyse ki operatörün resmi şubeleri de hallediyormuş. Sonra yaşanması muhtemel şebeke problemlerinden bahsedilince, yeni moda sim kart almak farz oldu. Öyle halledebildik...
Bak dakika 1, gol kaç ben sayamadım. Ulan bu geminin bir ayarı yok mu? Ulan bunu yapın gidelim!
Ayrıca tamam, ben dingilin teki olabilirim de, madem böyle kartın uymaması gibi bir ihtimal mevcut, sen yine bana usulen de olsa bir söyle; bir bakalım kartınız uygun mu de... Eve geldim şok yaşadım; bugüne kadar hep bok attığım teknoloji intikamını böyle alıyor galiba dedim... Zaten gelene-gidene senli benli konuşurlar, telefon alıyoruz ya bana Bey'li konuşmalar filan. Ona da ayrı tav oldum.
O değil de sorayım mı lan size her şeyi? Ya beyler bu ajandaya nasıl giriyoruz yea?
Dur şimdi.
Yeri geliyor hareketli yerlere girebiliyoruz. Dedim ki ben kör topal da olsa eski telefonu atmayayım o zaman...
4 küsür sene E72 kullandım. Şarjı 1 haftaya yakın giderdi, tapıyordum. Biraz fazla konuştuysam 3-4 gün - ki nadiren fazla konuşurum, sevmem... Müzik dinleyeceksem mp3çalar, oyun oynayacaksam bilgisayar açarım kafasındayım. Geçen ağustos ayında su girdi, 5 ay cebelleşerek ve ışıksız halde kullandım ama artık iflas etti.
Geçen ay annemin eski telefonunu aldım, bir tuşta 3 harf sistemini unutmuşuz kimseye bir şey yazamaz halde buldum kendimi, ki telefon baya eski; fotoğraf çekeyim desen sıkıntı, mikrofonu da kısmen nanay.
Bir araştırdım ki artık hiç bir şey kalmamış piyasada. Ortalık bu akıllılardan geçilmiyor. Ayrıca ben dokunmatik ekranda yazma konusunda sıkıntılıyım, hiç tecrübem yok ama mecbur kaldım. Nokia'nın E72 muadili olarak güncel şekil piyasaya sürdüğü telefonlar resmen komedi. Neyi sevsem tedavülden kalkıyor, neyi kanıksayamasam tavan yapıyor demiştim... Diadora krampon bulmaya kalksan 40 takla atarsın bugün, ya da ilk dönemlerdeki kalitesinde bir Wilkinson jilet.
Neyse.
Bu akıllı telefon bataryalarının 1 gün dayanması olayına uzun süreler çok takıldım; ama geçenlerde okuduğum bir yazı, esasında bu aletleri salt telefon sınıfında değerlendirip bu noktadan yola çıkarak yapılacak kıyaslamaların pek de doğru olmayabileceğini gösterdi. Öğrenmenin ve düşünce değişiminin yaşı yok, bunu söylemek yanlış olmaz.
Yani bu kadar geniş alanlara yönelmiş bu aletleri kullanıyorsak, bataryalarını eski telefonlarla değil de dizüstü bilgisayarlarla filan kıyaslamalıyız sanırım. Zaten bu telefonla deplasman cart curt yapılmaz, eski bir tane her türlü lazım. Biz şimdi bilgisayarın bataryası 3 saat dayansa iyi diyoruz misal; ama akıllı telefon 1 günde bitmeye yüz tutunca bu nasıl iş diye hayıflanıyoruz... İyi de isminde telefon geçen aleti telefon olarak kullanmaktan başka her şeyi yapıyoruz ama?
Yani işte olaylar olaylar. Şemsiye içeride artık sevgili dostlar.
Gerçi içeride olmasına içeride de, girdiği gibi de durmuyor ama.
Yok jelatiniydi, kılıfıydı derken... Sanırım çocuk malzemesi endüstrisinden sonra en güzel bunda yaslıyorlar. Kestirirken aparata da kirve parası misali bir sakal dayarlar artık diyordum, yeni kart parasıyla yer değiştirdi sadece.
Daha önce yazdığım bir şey... Aynen almakta sıkıntı yok;
Schuldiner abi ta '94-'95 gibi yazmış da kaydetmiş 1,000 Eyes'ı, orada şunu diyor:
Privacy and intimacy
As we know it
Will be a memory
Satın almaya programlanıyoruz. Tüketmeye... Hep bir yenisini istemeye. Ruhumuzda var bu, doğamızda var. Belki de bunların hepsi bahaneydi, ben de sadece bir yenisini istedim. Eskiden Deliriyum'da vardı yazısı: Merakıma yenildim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder