Ofisten içeri girdim, üç hatun gayet sessiz ve huzurlu bir şekilde çalışıyorlar.
Sıcaktan beynime güneş geçmiş, klimalı yere girince bir yavşama oldu bünyede inceden. Henüz bu tatlı yavşamışlığı üzerimden tam anlamıyla savamamıştım ki, buyrun içeri alalım sizi dediler toplantı odasını göstererek... Lakin o gösterilen yeri göremedim ve dosdoğru boş su damacanalarını yığdıkları ufak bölmeye doğru hareketlendim.
Ama ne hareketlenmek; tam bir andaval gibi yürüyorum. Mavi damacanaları gördüğümde yolun yarısındaydım ve durumu o an anladım; anladım anlamasına fakat artık çok geçti... Mavi rengi gözüme daha önce hiç bu kadar kötü gözükmemişti. Tam kendi kendime küfredip dönecekken, hanımkızımızdan o malum tebessüm eşliğinde 2. güzergah direktifi geldi, orası değil, bu taraftan lütfen...
Ah yerin dibine girdiğimiz o anlar, ah.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder