* Sene sonu yaklaşınca koca koca şirketlerin birbirlerinden türlü yapmacık şirinliklerle bedelsiz hediyeler istemeye başlaması enteresandır... Antilopların göçü gibi de kaçınılmazdır hani öte yandan. Geçenlerde öyle bir mail almıştım ki, duramadık güldük. Noel Baba'mıyız lan biz?
* Şimdi hani böyle beynine gerekli ayarı verip, acıya dayanıklı hale gelen insanlar var ya... Şiş-miş sokuyorlar kendilerine, bana mısın demiyor. Hah o hesap insan kendi kendini stres moduna da sokabiliyor; ve bu, acı olayının tersine hemen hemen herkeste bulunabilen bir şey sanırım. Bende biraz daha mı fazla, emin olamıyorum.
* Cumartesilerden birinde işten çıktım, alışveriş merkezinin tekinde ufak bir işim var, oraya gideceğim. Metroya bindim, nerede ineceğimi biliyorum yani... Girdim metroya ve ilk durak avantajı ile oturdum, oturduğum yerde 10 dakika boyunca kafamda Levent mi, 4. Levent mi? sorusu dolandı durdu. Dolandı ve resmen kitledim kendimi, o anlarda dışarıdan nasıl görünüyordum acaba... Sonuç ne oldu? Cevabını bildiğin soruyu yanlış işaretlemek gibi, tuttum 4. Levent'te indim; ardından, kafana sıçayım kafana nidaları eşliğinde geriye Levent'e doğru 15 dakika yürüdüm. Dondum bir de, fena soğuktu.
* El yakan bir mağazadan, huylu cildimi kaşındırmıyor oluşunun güzelliğine kanaraktan, pahalı olması nedeniyle 2-3 ayda bir almak suretiyle de dengeleyerekten 1-2 parça bir şey alıyorum, termal fanila başta olmak üzere... İş dediğim buydu yani. Gittim aldım, kasaya yöneldim, köşede koyu renkli bir sivitşört dikkatimi çekti, onu da alayım dedim. Sivitşört hani, giyiyorsun montun altına ve çıkıyorsun. Eve geldim ki, faturada ... pijama yazıyor. Evet, durak mevzuusundan sonra bir de dışarıda giyilecek kıyafet sanarak tutup pijama üstü almışız. Rahat ama köftehor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder