Benim kafam
hesap kitap işlerine pek basmaz.
Okulda da iyi değildi zaten matematiğim; sınav sonuçları açıklanırken, 99 aldım lanet olsun hesabı dalga geçtiğimiz o dersleri ya kopyayla ya da öğretmenlerimin beni sevip kıyak yapması neticesinde geçebildim. O 99 triplerimizin kendimize saygısızlıktan öte en başta orada bize bir şeyler öğretmeye çabalayan öğretmene saygısızlık olduğunu çok sonradan idrak ettik elbet. Ne bilelim, çocuktuk ve eğleniyorduk. Belki de kendimizle dalga geçebilişimizin ilk göstergeleriydi onlar, bunun kararını psikologlar versin biz mi uğraşalım anasını satayım?
Okulda da iyi değildi zaten matematiğim; sınav sonuçları açıklanırken, 99 aldım lanet olsun hesabı dalga geçtiğimiz o dersleri ya kopyayla ya da öğretmenlerimin beni sevip kıyak yapması neticesinde geçebildim. O 99 triplerimizin kendimize saygısızlıktan öte en başta orada bize bir şeyler öğretmeye çabalayan öğretmene saygısızlık olduğunu çok sonradan idrak ettik elbet. Ne bilelim, çocuktuk ve eğleniyorduk. Belki de kendimizle dalga geçebilişimizin ilk göstergeleriydi onlar, bunun kararını psikologlar versin biz mi uğraşalım anasını satayım?
Yani şunu
demek istiyorum ki; kazıklamaya niyetlenirseniz doğru adreslerden biriyim ben.
Ama haddimi bilirim, ekstreleriyle uğraşamayacağım kredi kartlarım veya
çektiğim krediler sayesinde banka personelleriyle kurmuş olduğum samimi
ilişkilerim filan yoktur.
Ulan örneği
verecekken bile hesabın içinden çıkıp da doğru rakamları yazamadım şuraya,
durumu siz anlayın artık; hani siz bir şeyin parasını öderken, 1 liranız var
mı, ben size şu kadar vereyim der ya çalışan kişi; hah işte o cümleyi
kasanın diğer tarafından ben hiç kuramadım lan. Yanında hatun, kitap mitap
artık her ne almışsan onun parasını ödeyecekken, başvuramadım ben hiç bu pratik
ve havalı kısayola.
Denedim bir
kere, yalnızdım hem de, çalışana sempatimiz var kolaylık olsun dedim hani; ama
bu sefer doğru yapma isteğinin verdiği o heyecanla, 1 lira ya da 50 kuruş
verebilirim dediğimde durum tam tersiydi be dostlar. Neden 1 lira
vereceksiniz ki? diye sordu kasadaki kişi, ha doğru ya dedim, bir
saniyeliğine kafam karışmış gibi.
Aynı
zamanda hiç oyun da bilmem ben. Kart oyunları, tavla, okey; artık aklınıza ne
gelirse hiç birini bilmem. Damayı biliyordum; geçen ay kuzenimle oynayayım diye
başına oturdum, taşları nasıl dizip hangi yönlere hareket ettirebileceğimizi
unuttuğumu fark ettim. Allahtan kuzenim 9 yaşındaydı da karizmamın çizildiğini
fark edemeden kendi uydurduğum bazı komutları oyunun gerçek kurallarıymış gibi
yedirdim puşta.
Pişti biliyorum sanırdım; meğer onda da sayma kurallarını yanlış biliyormuşum, her el herkesi tokatlayınca ortaya çıktı bir gün. Elimdeki tüm kartları sayıyordum, meğer hepsinin ayrı bir puanı varmış, kimisinde hiç puan almıyormuşsun. Çok iyi oynayıp hep kazanan durumundan, oyunu hiç bilmeme sınıfına o inişimi bir düşünün. Ya öyle işte. Çok acıydı be.
Pişti biliyorum sanırdım; meğer onda da sayma kurallarını yanlış biliyormuşum, her el herkesi tokatlayınca ortaya çıktı bir gün. Elimdeki tüm kartları sayıyordum, meğer hepsinin ayrı bir puanı varmış, kimisinde hiç puan almıyormuşsun. Çok iyi oynayıp hep kazanan durumundan, oyunu hiç bilmeme sınıfına o inişimi bir düşünün. Ya öyle işte. Çok acıydı be.
Düşün
şimdi, yani bir daha düşün; bu ciddi ve parasına oynanan bir oyun olsa,
anlatabilir miydim vallahi bilmiyordum diye? İnanırlar mıydı? Kevgire
çevirirlerdi şerefsizim. Lock Stock and Two Smoking Barrels'ın Türk versiyonunu
çekerdik kendi çapımızda... Allah ders almanın da hayırlısını nasip etsin,
amin. Piştiyi son oynayışımdı bu anlattığım, sene 2003 - aynı zamanda iyi
oynadığım son FIFA serisinin de senesidir; ama bunun konuyla pek bir alakası
yok.
Bazen
düşünüyorum, dün de bu düşünmeyi sağlayan anlardan birini yaşadım, acaba hesap
kitap işlerinden pek çakmayışımla hiç bir oyunu bilmeyişimin arasında bir
bağlantı olabilir mi dedim?
Geçen gece
arkadaşın evinde oturuyoruz, o artık evli ve çocuklu, dünyalar güzeli 2 yaşında
bir kızı var. Elalemin çocuğu yemek yemez, bu yemeye doymuyor, sürekli yeme
peşinde ve bir müzik duysun anında döne döne dans etmeye başlıyor... Neyse
konuyu dağıtmayalım; saat 21.00 itibariyle çocuk uyuduğundan evde sesler en az
düzeye indiriliyor haliyle. Tam böyle sessizlik anında arkadaşın eşi dedi ki
kart mart oynayalım, yoksa uyuyacağım ben. Ne oynayalım hesabı oyun
isimlerini sayıyorlar ve ben tabii hiç birini bilmediğimden hepsine bilmiyorum
çekiyorum.
En sonunda
artık 1 tane bile bilmeyişime isyan eden yenge bombayı patlattı: E hacı sana
Zeynep'in boyama kitaplarından birini verelim o zaman, takıl onlarla dedi.
Ulan son
zamanlarda bana söylenen bir lafa böyle gülmemiştim. Çok güldüm ama sonradan bu
oyun/matematik bağlantısını düşünmeye başladım. Rakamlarla aram iyi
olmadığından mı ben bu oyunları bilmiyorum, yoksa hakikaten bana hitap etmediği
için mi dedim. Hastanın çocukluğuna inelim hesabı; hayatları boyunca sermaye
batıran aile mensuplarına sahip olmaktan kaynaklanan bir patron olmama/iş
becerememe sendromu mu var acaba bünyede? Öyle ya, herkes hep patron havasında
takılmış ama tüm paralar batmış. Beynim cesaret edemiyor, düşünmek bile
istemiyor haliyle.
Yok yok
ciddileşmeyeceğim fazla. Ama bu oyun bilmeyişimle makara yapan veya yapacak
olan herkese buradan sesleniyorum:
SİZ DE FM
BİLMİYORSUNUZ OĞLUM !!!
Sen tut
FM'ye bu ne lan de, yine mi bu yazıların oyunu - ne anlıyorsun
bundan de; sonra gel bana kart okey tavla bilmiyorum diye kelime yap...
Keserim lan sizi. Doğrarım imanıma.