28 Kasım 2013 Perşembe

Şans Oyunları

Benim kafam hesap kitap işlerine pek basmaz. 

Okulda da iyi değildi zaten matematiğim; sınav sonuçları açıklanırken, 99 aldım lanet olsun hesabı dalga geçtiğimiz o dersleri ya kopyayla ya da öğretmenlerimin beni sevip kıyak yapması neticesinde geçebildim. O 99 triplerimizin kendimize saygısızlıktan öte en başta orada bize bir şeyler öğretmeye çabalayan öğretmene saygısızlık olduğunu çok sonradan idrak ettik elbet. Ne bilelim, çocuktuk ve eğleniyorduk. Belki de kendimizle dalga geçebilişimizin ilk göstergeleriydi onlar, bunun kararını psikologlar versin biz mi uğraşalım anasını satayım?

Yani şunu demek istiyorum ki; kazıklamaya niyetlenirseniz doğru adreslerden biriyim ben. Ama haddimi bilirim, ekstreleriyle uğraşamayacağım kredi kartlarım veya çektiğim krediler sayesinde banka personelleriyle kurmuş olduğum samimi ilişkilerim filan yoktur.

Ulan örneği verecekken bile hesabın içinden çıkıp da doğru rakamları yazamadım şuraya, durumu siz anlayın artık; hani siz bir şeyin parasını öderken, 1 liranız var mı, ben size şu kadar vereyim der ya çalışan kişi; hah işte o cümleyi kasanın diğer tarafından ben hiç kuramadım lan. Yanında hatun, kitap mitap artık her ne almışsan onun parasını ödeyecekken, başvuramadım ben hiç bu pratik ve havalı kısayola.

Denedim bir kere, yalnızdım hem de, çalışana sempatimiz var kolaylık olsun dedim hani; ama bu sefer doğru yapma isteğinin verdiği o heyecanla, 1 lira ya da 50 kuruş verebilirim dediğimde durum tam tersiydi be dostlar. Neden 1 lira vereceksiniz ki? diye sordu kasadaki kişi, ha doğru ya dedim, bir saniyeliğine kafam karışmış gibi.

Aynı zamanda hiç oyun da bilmem ben. Kart oyunları, tavla, okey; artık aklınıza ne gelirse hiç birini bilmem. Damayı biliyordum; geçen ay kuzenimle oynayayım diye başına oturdum, taşları nasıl dizip hangi yönlere hareket ettirebileceğimizi unuttuğumu fark ettim. Allahtan kuzenim 9 yaşındaydı da karizmamın çizildiğini fark edemeden kendi uydurduğum bazı komutları oyunun gerçek kurallarıymış gibi yedirdim puşta. 

Pişti biliyorum sanırdım; meğer onda da sayma kurallarını yanlış biliyormuşum, her el herkesi tokatlayınca ortaya çıktı bir gün. Elimdeki tüm kartları sayıyordum, meğer hepsinin ayrı bir puanı varmış, kimisinde hiç puan almıyormuşsun. Çok iyi oynayıp hep kazanan durumundan, oyunu hiç bilmeme sınıfına o inişimi bir düşünün. Ya öyle işte. Çok acıydı be.

Düşün şimdi, yani bir daha düşün; bu ciddi ve parasına oynanan bir oyun olsa, anlatabilir miydim vallahi bilmiyordum diye? İnanırlar mıydı? Kevgire çevirirlerdi şerefsizim. Lock Stock and Two Smoking Barrels'ın Türk versiyonunu çekerdik kendi çapımızda... Allah ders almanın da hayırlısını nasip etsin, amin. Piştiyi son oynayışımdı bu anlattığım, sene 2003 - aynı zamanda iyi oynadığım son FIFA serisinin de senesidir; ama bunun konuyla pek bir alakası yok.

Bazen düşünüyorum, dün de bu düşünmeyi sağlayan anlardan birini yaşadım, acaba hesap kitap işlerinden pek çakmayışımla hiç bir oyunu bilmeyişimin arasında bir bağlantı olabilir mi dedim?

Geçen gece arkadaşın evinde oturuyoruz, o artık evli ve çocuklu, dünyalar güzeli 2 yaşında bir kızı var. Elalemin çocuğu yemek yemez, bu yemeye doymuyor, sürekli yeme peşinde ve bir müzik duysun anında döne döne dans etmeye başlıyor... Neyse konuyu dağıtmayalım; saat 21.00 itibariyle çocuk uyuduğundan evde sesler en az düzeye indiriliyor haliyle. Tam böyle sessizlik anında arkadaşın eşi dedi ki kart mart oynayalım, yoksa uyuyacağım ben. Ne oynayalım hesabı oyun isimlerini sayıyorlar ve ben tabii hiç birini bilmediğimden hepsine bilmiyorum çekiyorum.

En sonunda artık 1 tane bile bilmeyişime isyan eden yenge bombayı patlattı: E hacı sana Zeynep'in boyama kitaplarından birini verelim o zaman, takıl onlarla dedi.

Ulan son zamanlarda bana söylenen bir lafa böyle gülmemiştim. Çok güldüm ama sonradan bu oyun/matematik bağlantısını düşünmeye başladım. Rakamlarla aram iyi olmadığından mı ben bu oyunları bilmiyorum, yoksa hakikaten bana hitap etmediği için mi dedim. Hastanın çocukluğuna inelim hesabı; hayatları boyunca sermaye batıran aile mensuplarına sahip olmaktan kaynaklanan bir patron olmama/iş becerememe sendromu mu var acaba bünyede? Öyle ya, herkes hep patron havasında takılmış ama tüm paralar batmış. Beynim cesaret edemiyor, düşünmek bile istemiyor haliyle.

Yok yok ciddileşmeyeceğim fazla. Ama bu oyun bilmeyişimle makara yapan veya yapacak olan herkese buradan sesleniyorum:

SİZ DE FM BİLMİYORSUNUZ OĞLUM !!!

Sen tut FM'ye bu ne lan de, yine mi bu yazıların oyunu - ne anlıyorsun bundan de; sonra gel bana kart okey tavla bilmiyorum diye kelime yap... Keserim lan sizi. Doğrarım imanıma.