Fakat kurulmuş olan düzenlerin, ne yazık ki büyük çoğunlukla da biz erkekler tarafından, en basitinden zaman içerisinde, valizimi hazırladın mı?, terliklerim nerede? veya birebir şahit olduklarım arasında en fenası olduğunu düşündüğüm yarın ben ne giyeyim? seviyesine indirgendiğini görmek, olağan ve rutinleşmiş gidişatların içerisinde daha marjinal fikirleri irdeleme dürtümü tetikledi. İnsanda böyle bir dürtü olduğunu bile bilmezdim oysa önceleri. Ulan biz de mi böyle olacağız yoksa? kuşkusunun haricinde, daha doğrusu henüz ona kuşkulanacak vakti bile bulamadan, bu saydıklarımdan tiksinmeye başlıyor insan. Şansın varsa teker teker gelirler, bazen ise üst üste binip hepten kafayı yedirtirler adama.
Özellikle son zamanlarda sıkça kullandığımı fark ettiğim bir laf var: Alışmış, kudurmuştan beterdir. Ne de güzel özetliyor bazı şeyleri. Birer birer baktığımızda; bir yolculuğa çıkmadan önce kişinin kendi çantasını hazırlaması, duş aldıktan sonra dolabından yeni kıyafetler çıkartacakken ne giyeceğine kendisinin karar vermesi veya eve geldiğinde kimseye sormaksızın terliklerinin yerini bulabilmesi son derece normal ve olması gereken şeyler gibi gözüküyor. Ki öyle de zaten. Ama gelin görün ki, bir yastıkta kocama sloganının sponsorluğunda senelerin göz açıp kapayıncaya kadar geçtiği evlilik müessesesinde, bu son derece olağan şeyler, insanı bazı alışmışlıklar silsilesi oluşması sonucunda kudurtacak kıvama gelebiliyor.
Arkadaşım, sana tahsis edilmiş bir beyin var kafatasının içinde, bunda mutabıkız öyle değil mi? O zaman neden kıyafetlerini değiştireceğin zaman eşine soruyorsun ne giymen gerektiğini? Hayır yani, bu soruşun bir fikir alış-verişi kıvamında olsa veya sen bizzat kendin renk körü olsan ve şunun üzerine şu gider mi gibisinden zarif bir yardım talebinde bulunmuş olsan tamam diyeceğim ama; öyle de yapmıyorsun ki. Donun hariç her giyeceğini münazaraya açtığını gördüm ben, görmez olaydım. Münazaraya açmak ne kelime, konuyu açıp kıyafetlerin çıkartılmasına ön ayak oldun adeta; böylesi kolayına geliyor çünkü. İnsanın kendi karar mekanizması içinde sonuca bağlayabileceği günlük temel yaşam hareketlerini bir başkasının kucağına atması ve normal olanın bu olduğuna alışması kadar acınası ve tiksinilesi bir şey var mı söyleyin bana?
Gelelim yolculuklardan önceki tantanalara... Mevsimlerden ve coğrafyadan az biraz haberdarsın; nereye, ne kadarlığına ve hangi mevsimde gittiğine de gayet hakimsin. O zaman yazın ortasında yapacağın Kemer seyahatinde çantanın içinde mayonun işi ne! Bak beni de deli ettin en sonunda. Dolaptan biraz iç çamaşırı, biraz evlik ve biraz da dışarıda giymelik kıyafet alıp, çantanın fermuarını açtıktan sonra içine koymak bu kadar mı zor? Jilet, şampuan ve diş fırçasına filan değinmedim bile bak! Jerry Seinfeld'in neredeyse her gittiği yerden bir diş fırçası almışlığı vardır, onu örnek vereceğim ama adamın kendisinden haberin yok ki icraatinden olsun.
Sonra tabii bir de terlik mevzusu var. Mantık olarak, evden çıkarken televizyonun üzerinde filan bırakmış olamayacağına göre, belli bir yerde olması son derece muhtemel değil mi bu terliklerin? Her birine bir verici yerleştir demiyorum ve sen de zaten 30 senedir mimari özellikleri Quagmire'ın dairesi gibi fazlaca değişiklik gösteren evlerde yaşamıyorsun; nerede olabilir yani en kötü? Taş çatlasın 3-4 tane alternatif var; ara, bak ve bul!
Ben senelerce anlattım bunları. En yakın arkadaşlarım, kadınlara yalakalık yapma ulen cümleleriyle selamladılar beni. Alakası yok dedim, kaç tanesi inandı bilinmez. İleride sen de öyle olacaksıncı alayı. E tabii büyük konuşmak huyum değildir ama; öyle olacaksam da şimdiden yazıklar olsun bana. Bir de burada kusalım bakalım dolmuşluğumuzu, başka da bir şey yaptığım yok zaten. Ben yeni tanıştığım hatunlara anlatmıyorum ki bunları, hatun bağlamak için geliştirilmiş bir taktik olsun. Tamam son zamanlarda ilişki bazında pek istikrarlı değilim belki ama; muhabbetin içine evlilik hayatının 30 sene sonra alacağı halleri sokacak kadar da midesiz değilim.
30 sene sonraki haller değil belki ama; ortaokul veya lisedeyken 30 senedir evli değildi çoğumuzun ailesi. Hepsi de hayatta olmuyordu, ara sıra mevzu açıldığında hüzünlenenler bizi de hüzünlendiriyordu. O zamanlar ortamı o havadan kurtarmak için söylediğim fakat sonradan doğruluğuna da tanıklık ettiğim bir argümanım vardı; yanında olmaması kötü ama yanında olup da hiç bir şey yapmaması daha da kötü şeklinde. Demek istediğim; bir şeyi kökten dağıtmak her zaman çözüm olmasa da, sırf bir takım alışkanlıklar yüzünden bir tarafın sırtına yüklenen saçma yükler her geçen saniye artıyorsa, bazı şeylerin uzaması çok da mantıklı değildir. Erkek cinsinin genelde bu yükleri yükleyen taraf olduğuna tanıklık etmek her daim acı verici olmuştur benim için.
Grup Vitamin'e selam olsun... Çünkü; bir kız gördüm a-acayip, ablası tanıdık çıktı şeklinde başlayan maceraların alt yapıları, pilavın içindeki taş ile yoğurdun yapısındaki yaş gibi nedense...