5 Ağustos 2015 Çarşamba

Matematik

Ne çektim allahın cezası dersten be. 

Gerçekten büyük bir korkulu rüya, büyük bir ızdıraptı benim için. Bu anlayamama, bu uyuşamama hali yüzünden olduğunu varsayıyorum; matematik öğretmenlerini de kötü insanlar olarak belledim hep. Halbuki ne alakası var? İnsan görevini yapıyor orada... Ama işte o an Darth Vader ile el ele vermiş sana karşı komplo kuruyormuş gibi hissediyorsun, engel olamıyorsun kendine. Bazısına belki kötü davrandım, aramız pek iyi olmadı kimisiyle.

Hani bu Pisagor filan kendi yöntemini bulmuş ya... Ha ben de bulmuştum işte. C sınıfının ineklerinden birisini kuytuda sıkıştırıp kağıdımın fotokopisini göstererek, "N... nası çözdünüz bunu acaba?" cümlesini işitmişliğimiz vardır arkadaşlarla. Halbuki ortada çözülmüş bir şey yoktu, önümde çözülmek üzere bekleyen harf ve rakamlardan çeşitli kombinasyonlar dizip yerleştiriyordum, üzerinde bir şeyler yapılmış izlenimi oluyordu ilk bakışta kağıtlarımda. Efsaneydim ya. 

Bak yalan söylemiyorum, işin bu eğlence kısmı hoşuma gitmişti ama öte yandan şu da vardı ki; aynı zamanda yapacak başka bir şeyim olmadığı için bunu yapıyordum... Yani ya boş kağıt verecektim ya da bunu yapacaktım. Genelde bunu yaptım. İllüzyondu bir nevi.

Bir tane matematik öğretmenim gerçekten çok iyi bir kadındı. Onu da bu tufaya düşürdüğüm için, bir şeyler yaptığımı sanarak kağıda anlam vermeye çalışması suretiyle zamanını harcadığım için pişmanlık duymuştum sonradan. Fakat amacım bu değildi işte... Şu iyi niyete bakar mısın kadındaki? Kapasitesi sıfır olan bir çocuk için ne kutsal bir çaba.

Bir tanesi gerçekten seksi bir kızdı, tüm erkekler hastaydı ama dersinde susmuyorlardı. Gençti, üzüldüğünü görüyordum, konuşanlara katılmamaya başladım bu yüzden bir süre sonra. Günün birinde sınıfa doğru benim hakkımda dedi ki, dikkat edişine çok şaşırmıştım çünkü öylesine alelade bir alışkanlıktı benim için bu, "belki derse karşı yeteneği yok ama kesinlikle bir tarzı var: Her sınav kağıdına isim ve soyismini tükenmez kalemle yazar o"

Neredeyse aşık olacaktım çünkü bir Matematikçi olarak bu kadar detaya indiğini gördüğüm ilk insandı. Çok şaşırmıştım ya, bak yine tüylerim diken diken oldu şimdi. Yüzeyseldi hep matematikçiler, o ise tokat gibi çarpmıştı suratıma bunu. Belki gülünç geliyor; ama bu, dizinin veya filmin tekinde beklemediğin anda gelip seni normalden daha çok güldüren bir espri gibi. Hiç beklemiyordum, farkında bile değildim ama o bunu yakalamıştı. Harbi etkilenmiştim.

Seneler sonra, anlayamadığım yabancı bir alfabe olduğu tanısını koydum. Koydum ama çok geçti... Ha, vaktinde koyulmuş olsa bu teşhis, faydası olacak mıydı? Yok, hiç sanmam. Gerçekten az saklanmaya çalışmadım sıralarda, önümde oturanların kafalarının ardında. Tahtada çaresizce beklediğim, içimden "ya mahallede baş harflerinden JAYJAYOKOCHA olan beste yazdılar geçen, bunun yerine onu girsem fitlemez miyiz ki" diye geçirdiğim çok olmuştur benim.

Ama çok şerefsizleri de vardı ha. Çözemeyeni salak belleyen, hayatı bundan ibaret sayan, götünü tavandan aşağı indiremeyen, kendilerini rakamların haricinde iki satırla ifade etmekten aciz, dünyanın en yüzeysel insanları olarak matematikçiler... Neyse onlara çok takılıp havamızı bozmayalım. Ben onları çok iyi tanırım, onlar da beni gayet iyi tanır diyerek bırakalım.